Sunday, October 15, 2006

HİNDUSTAN – BHARAT

İki Türk bayan, plansız ve programsız, en kötüsü haritasız Hindistan yollarına düştük. Yanında konuk olacağımız İngiliz arkadaşıma ulaşamamıştım. Nasılsa bir yer buluruz diye atıldık maceraya. Allahtan bu karagözlülüğüm kısa sürdü çünkü Yani Delhi’ye varınca Susan’a ulaşmayı başardım. Yıllarca onlarla beraber çalıştım, öğle yemeklerini paylaştım. Hindistan’da ise dışarıya çıkamamış yani bozulmamış Hintlileri gördüm.

Herkes Hintlilerin ne kadar cingöz, hırslı veya yavaş olduğundan yakınırken ve ben de öylelerine tanık olmuşken karşıma bambaşka insanlar çıktı. Herkes yardımsever, nazik, sabırlı, dürüst, tok, güler yüzlü! Siz nasıl insanlarla karşılaşmayı düşünüyorsanız öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz, yoksa 17 gün boyunca 7 ayrı şehirde karşımıza hep aynı tarz insanlar çıkar mıydı?



Hayır hayır!!! Yanlış yazmadım!! Hindustan çünkü Hindice adı öyle. Bharat ne mi? O da bir diğer adı Hindistan’ın. Yani bizdeki baharat kelimesi oradan geliyor. Herhalde baharatlar o dönemde Hindistan’dan geldiği içindir.
Hindistan yıllardır gitmek istediğim ama bir türlü gidemediğim bir hayal geziydi. Kimi zaman arkadaşlar su koy vermiş, kimi zaman tarihler tutmamıştı. Aklımda hep herkesin bahsettiği pislik de bir çekince olarak kalmıştı. “Acaba” diyordum “dayanamayacağım kadar pis midir?!!”. O kadar gitmek istiyordum ki benimle gelecek arkadaşlarımı ayartan ve yıllardır Hindistan’da yaşadığını iddia eden gazetecinin tüm olumsuz yorumlarını kulak ardı ettim. Neymiş; “pislikten yemek yiyemezmişiz! İnsanlar o kadar aç ve sefil bakarmış ki ağzımıza bir lokma atamaz, modern makinelerimizi çıkarıp bir resim bile çekemezmişiz. Sahip olduklarımızdan utanırmışız. Hem orada ne bulacağımızı sanıyormuşuz; Hinduizm veya Budizm bizim anladığımız gibi değilmiş”. Ne yazık ki arkadaşlarım etkilendi ve gelmediler.
Böylece biz iki Türk bayan, plansız ve programsız, en kötüsü haritasız Hindistan yollarına düştük. Yanında konuk olacağımız İngiliz arkadaşıma ulaşamamıştım. Nasılsa bir yer buluruz diye atıldık maceraya. Allahtan bu karagözlülüğüm kısa sürdü çünkü Yani Delhi’ye varınca Susan’a ulaşmayı başardım. Artık kalacak yerimiz ve gezimizi organize etmemize yarayacak biri vardı.
Her göz başka görüyor!! Artık her birimizin aynı şeyleri gördüğünden daha doğrusu gözlerimizin aynı frekansta çalıştığından şüphe etmeye başladım çünkü benim gördüğüm, belki de görmek istediğim Hindistan ve Hintliler başkaydı. Hintlileri ilk defa gördüğümü veya kültürleriyle ilk defa tanıştığımı da sanmayın. Yıllarca onlarla beraber çalıştım, öğle yemeklerini paylaştım. Hindistan’da ise dışarıya çıkamamış yani bozulmamış Hintlileri gördüm.
Bir de herkesin anlattığı havaalanı kokusu hikayesi vardır. Efendim daha alanda “o pis koku” başlıyormuş!!! Av köpeği olabilecek kadar iyi koku alan ben, bahsi gecen bu kokuyu alabilmek için bayağı uğraştım ama heyhat öyle bir koku yok! Ya da benim burnum bozulmuş!! Kim neresinden uydurmuşsa....!!! Millet gezmeye değil kusur bulmaya gidiyor mübarek!! Uluslararası Temizlik Denetçileri üssü Türkiye’de biliyorsunuz!! Ayrıca tecrübelerim gösterdi ki her ülkeye indiğinizde havaalanında kendine özgü bir koku vardır. Her evin de özel bir kokusu yok mudur zaten??!! Kaldı ki, oraya giden insanlar farklı olduğu için gidiyorlar. Gördüğünüz her farklılığı aşağılayacak ve şaşkınlıkla karşılayacaksanız Hindistan size göre bir yer değil!! Ne kendi keyfinizi kaçırın ne de yanınızdakilerin. Ayrıca oradaki halk da aşağılandığını hissediyor, onlara da eziyet etmeyin. Sefilliklerini görüp dudak bükmeye değil, başka bir kültürü görmeye gidiyorsunuz!!
Hindistan yolculuğu geçmişe yolculuk gibiydi. İnsanların bozulmadığı, değer sistemlerinin hala ayakta olduğu bir zaman... Farklı bir boyut!!! İnsanlar çok munis, yardımsever, ilgili ve alçak gönüllüler. Dürüst olduklarını da söyleyeyim. Hiç kimse bize hizmet verirken tilkilik yapıp önce parayı almaya kalkmadı. Her zaman ödemeyi günün sonunda yaptık. Çantamı taksilerde rahatlıkla bıraktım. Kimse bir şeyimizi çalmaya yeltenmedi. Kimse yolculuğumuz boyunca imalı bir mimik yapmadı veya gülmedi.
Tabii diğer arkadaşlara göre bize öyleleri denk gelmiş!! Herkes Hintlilerin ne kadar cingöz, hırslı veya yavaş olduğundan yakınırken ve ben de öylelerine tanık olmuşken karşıma bambaşka insanlar çıktı. Herkes yardımsever, nazik, sabırlı, dürüst, tok, güler yüzlü!! Siz nasıl insanlarla karşılaşmayı düşünüyorsanız öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz, yoksa 17 gün boyunca 7 ayrı şehirde karşımıza hep aynı tarz insanlar çıkar mıydı??
1milyar üzerinde bir rakamla dünyanın ikinci büyük nüfusuna sahip olan Hindistan 300 milyonla aynı zamanda dünyadaki en kalabalık (%12) Müslüman nüfüsu barındırıyor. 300 civarında dil konusuluyor ama İngilizce ve Hindi resmi dil. Bunun yanında 22 tane daha resmi olarak tanınmış bölgesel dil var. Nüfusun çoğunluğu Hindu (%81.8). Sanılanın aksine Budist nüfüs oldukça az. Budizm, Jain ve Parsi dinleri ile toplam nüfüsun %1.9’unu oluşturuyor.
Rajiv Gandhi döneminde nüfus artışını kontrol etmek için bir transistörlü radyo karşılığında erkekleri kısırlaştırma operasyonu gerçekleşmiş ama kısırlaştırılan kişi başına görevlilere prim verilince adamlar tuttuklarını yaşına bakmadan kısırlaştırmaya başlamış ve operasyon tepki alıp bitmiş. Bence şu transistorlü radyo değerini kaybetmeden bizimkiler de benzer bir operasyon yapmalıydılar çünkü bu iş kadınlarla çözülecek gibi değil. Adamlar doğru yoldan gitmişler!!
Beni en çok dilencilerin gülümsemesi etkiledi. Onlara yardımcı olmak her şeye rağmen hayattan aldıkları zevki ve mutluluğu sürdürmek keyif verdi bana. Amritsar’da yaşlı bir dilenci düğün alayının müziğini duyar duymaz gülümseyerek dans etmeye başlamıştı. Sahip olamadıkları için ağlayıp, yaratanına küfretmiyordu. Geldiği bu yaşamdan maksimum keyifi almaya çabalıyordu. Ne çıplak ayağı, ne yırtık elbisesi ne de boş karnı engel oluyordu keyfine. Kendi dilencilerimizi hatırladım sonra; boynunu büküp, kendisine en acınacak ve vicdan sızlatan pozu vererek dilenmeye çalışan sahte dilencilerimizi...!! Onlara para verirken çektikleri eziyeti devam ettirmenin dayanılmaz ağırlığını hissetmiş olduğumu fark ettim. Yardım isterken vicdan sızlatmak doğru değilmiş. Birisini zorla yaşatıyormuş gibi oluyorum.
Beni en çok rahatsız eden nokta “doğulu olmanın işareti” olan bıyıktı!! Yani ne varsa o bıyıkta?!! Kadınlara çekici geldiğini mi sanıyorlar!!?? Yaşlarını büyük mü gösteriyor?!! Kadayıf yemiş misali de olsa hemen her erkek, yaşlısı genci bıyık sahibi. Sikhlerin hiç seçeneği yok, çünkü onlar mecburen sakallı ve bıyıklı, hatta tümden kıllı, dinleri gereği!!!
Yemekler inanılmaz lezzette (bana göre tabii). Karnabahar ızgara, hindistan cevizli dosa, peynir masala, sebze köfte masala, samosa, patatesli nan ekmeği, badem helva, v.s. Sadece yemekler için tekrar tekrar gitmek isterdim ama bilet nedeni ile pahalıya gelirdi.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home