Sunday, October 15, 2006

BİR ŞEHİR; AMRİTSAR
BİR DİN; SİKHİSM

Hindistan gezimiz icin Yeni Delhi’yi kamp noktamız olarak belirlemiştik. İlk hedefimiz de Amritsar’dı. Amritsar Punjab eyaletinin başkenti. Burada beni şaşırtan Hindistan’da 35 eyalet olduğunu öğrenmek olmuştu. Punjab kuzeydeki ve Pakistan sınırındaki eylatlerden biri. Aynı zamanda nüfusun yüzde 1.9’unu oluşturan Sikhlerin başkenti.
Amritsar’a doğru yola çıkarken artık Sikhizm’in kendi başına bir din olduğunu ve dünyadaki 20 milyon Sikh’in, 18 milyonunun Hindistan ve 500 bininin de Ingiltere’de yaşadığını öğrenmiştim. Üstelik Sikhism’in İngiltere’nin en popüler 3. dini olduğunu da….
Sikhism 15. yuz yılda, bu gün Hindistan ile Pakistan arasında sorun olan Punjab eyaletinde, Guru Nanak tarafindan kurulmuş ve tek Tanrıya inanmayi öğreten bir din. 5.000 tane Tanrısı olan Hindu ülkesinde tek Tanrılı bir din beni şaşırtıyor.
Guru Nanak o dönemde bölgede yaygın olan Hinduizm ve Islam’ın iyi taraflarından esinlenerek, gördüğü vizyonlar doğrultusunda bu dini oluşturmuş. Sikhizm Guru Nanak’tan sonra gelen 9 diğer Gurunun da katkıları ile bu günkü son halini almış.
Guru Nanak tarihin en büyük din yaratıcısı ve Sikh dininin kurucusu olarak biliniyor. Nanak bir Hindu olarak doğuyor ancak genel olarak dinlere ilgi göstererek Hinduizm’le beraber Islam’ı da inceliyor. Yerel Müslüman ve Hindu din adamlari ile radikal dini tartişmalara giren Nanak hac, ceza, yoksulluk gibi dişsal göstergelerin kişinin ruhundaki içsel değişikliklerden çok daha az önem taşıdığını söylüyor.
Sikhler Hindistan’ın en çalışkan, okumuş ve dürüst toplumu olarak biliniyorlar. Bu nedenle Punjab da Hindistan’in en gelişmiş ve zengin eyaleti ancak sakın buradaki gibi bir zenginlik göstergesi beklemeyin.
Hemen her ülkenin kuzeylileri gibi Hindistan’da da Sikhler fikralara konu olmuş!! Anlatmaya lüzum yok hep aynı fıkralar; Temel’in yerine bir Sikh adı koydunuz mu tamamdır. Galiba her ülkede kafası çok çalışan sevilmiyor!!
Amritsar ilk ülke içi tren yolculuğumuzu yapacağımız rota…. Kendi ülkemizde trenle seyahat etmemiş olan bizler Delhi’deki istasyonda feleğimizi şaşırıyoruz. Kim yolcu, kim görevli anlamak zor. İçine yerleştiğimiz trenin bize ait koltuklarını ve masalarını, yandaki yolcunun şaşkın bakışları altında bir güzel temizleyip dezenfekte ettikten sonra yanlış trende olduğumuzu öğrenmemiz ve o anda artık hijyeni bir tarafa atıp doğru treni bulmak için koşturmamız görülmeye değer. Allahtan bizim tren biraz geç kalkıyor da yakalayabiliyoruz. O koşturmaca ve heyecan içinde, nefesimiz normale dönene kadar hijyeni bir süre unutuyoruz. Arkadaşımın ilk tepkisi şu oluyor; “ama bu koltuklar kumaş kaplı!! Öbür tren deri kaplıydı ne güzel!! Biz şimdi bunu nasıl temizleyeceğiz?!! Ben treni kaçırmış olmayı yeğlerdim!!” Şimdi sanırsınız ki tren çok pis. Hayır!! Arkadaşım obsesyon derecesinde titiz!
7 saatlik kolay bir yolculuktan sonra Amritsar’a varıyoruz. Şöförümüz bizi karşılıyor ve pansiyonumuza götürüyor. Bu ilk pansiyonumuz ve bahçeden içeri girer girmez gördüğümüz mandalar şaşkınlık yaratıyor. Ben hayvanların ne kadar temiz tutulmuş olduklarına dikkat ederken yol arkadaşım “ben burada hiç bir şey yemem” diyor. Resepsiyon görülmeye değer bir eskilikte. Hoşuma gidiyor çünkü bana yıllar öncesinin Anadolusunu hatırlatıyor. Itiraf etmeliyim ki etrafta bir tane çöp yok.
İlk ziyaret noktamız, Amritsar’ın Pakistan sınırında olmasi vesilesi ile her akşam saat 17:00’de yapılan dillere destan sınır kapanış töreni. Kendi ülkesinde bir sınır kapısı görmemiş olan bizler şehir halkı ile yola koyuluyoruz. Böyle bir milli şuur nasıl yaratılmış diye soruyorum kendime. Her akşam bir şehir halkı nasıl olur da sınır kapanış törenine böyle akar?!! Hep beraber bu tören için özel olarak inşa edilmiş olan tribünlerde yerimizi alıyoruz. Hindistan tribunleri yarıya dolduğunda Pakistan tarafı hala bomboş. “Bu acaba müslümanların genel yaklaşımı mıdır?!” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hindistan tarafında bir kaç dine mensup bir millet birlik olabilirken Pakistan tarafında aynı dine mensup olanlar aynı şuuru yansıtamıyor.
Kapanış saatinin yaklaşması ile beraber bizim tribünlerde bir hareketlenme başlıyor. Eline mikrofonu alan sloganlar atarak halkı coşturuyor ve hep birlikte anladığım kadarı ile “yaşasın Hindistan!” diye bağırıyorlar. Derken bir bayrak yarışı bas gösteriyor. Bayrağı kapan gençler tribünler boyunca sınır kapısına kadar sırayla koşarken diğerleri coşkuyla haykırıyorlar. İşte bu arada Pakistan tarafına baktığımda yüreğim ağzıma geliyor!! Orada beyaz sakallı, yeşil giysili, mezar kaçkını gibi bir adam bayrak sallamakta!! Beni afallatan başka bir görüntü de haremlik ve selamlık usulü olan Pakistan tribünleri. O tarafın kalabalık olmayışı bundan mı acaba?!
Saat 17:00’de her iki tarafın askerleri sıraya girerek en uzun narayı atma yarışına giriyorlar. İşte bu yarışmayı Pakistan tarafı kazanıyor!!
Punjab, Hindistan’daki en uzun boyluların bulunduğu eyalet olarak da biliniyor. Sınır boyundaki askerler de ülkenin en uzun kişileri arasından seçilmiş. Bu yetmezmiş gibi bir de tepelerine yelpaze takarak boylarını daha da uzatmaya çalışmışlar. İşte bu komik üniformalı askerler müthiş bir ciddiyet içinde kollarını bacaklarını mümkün olduğu kadar açarak, en hızlı şekilde, sınıra doğru olan 20 metreyi alkışlar ve naralar eşliğinde bir kac defa yürüyorlar. Bayraklar abartılı hareketlerle indiriliyor, kapı kapatılıyor ve kalabalık o gün için dağılıyor.
Sınırı kapattıktan sonra pansiyonumuza dönüyor ve biraz dinlendikten sonra Sikhlerin din merkezi olan Altin Tapınak (Golden Temple)’ta saat 21:30’da yapılacak töreni izlemek için çıkıyoruz. Ben bu arada yol arkadaşımı motive etmeye çalışıyorum çünkü tapınağa çıplak ayak girmemiz gerektiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Benim derdim daha çok soğuk ve mantar kapma riski.
Karman çorman bir sokaktan girilen büyük kapıdan muhteşem bir görüntü göz kırpıyor bize. İstersen ayağını çıkartma!! Hemen çoraplar dahil çıkarıyoruz. Ayakkabılarımızı bırakmaya niyetimiz yok. Camiilerde çalınan ayakkabıları iyi biliyoruz ve bu fakir ülkede daha fazla risk olduğunu düşünüyoruz ama çare yok!! Zorla alıyorlar elimizden! Ayakkabıları bekleyen biri var. Gezimiz boyunca olacak bir durum bu ve biz çok geçmeden öğreniyoruz ki ibadet yerine giren birinin ayakkabılarını çalmak milletimize mahsus bir ayıp.
Sikhlerin düşünceli yaklaşımını Altın Tapınağın girişinde hemen farkediyoruz. Tapınağın dışında bir rehberlik bürosu var. Burada dileyene gönüllü rehber ve Sikhism’le ilgili yayınları veriyorlar. Dinlerinin yanlış anlaşılmasına izin vermeye niyetleri yok. Büyük bir grup geldiği için biz rehber alamıyoruz.
Tapınak girişinde, içinde su olan minik bir ayak yıkama havuzu var. Önce herkesin ayağını soktuğu bu suya nasıl ayağımızı sokacağız diye düşünüyoruz ancak görüyoruz ki su sürekli tazeleniyor; üstelik de ılık!! Böylece ayaklarımız suda üşümüyor. Her tarafı mermerle kaplı tapınağın yürüme yolları da yolluklarla kaplı. Böylece mermere basmak zorunda kalmıyoruz. Ayrıca başımızı da örtüyoruz. Kadın ve erkek başlarını örtmek zorundalar. Sadece küçük çocuklar açık başla tapınağa girebiliyorlar.
Dışarının aşırı alçak gönüllü görüntüsünden sonra tapınağın kapısından bambaşka bir görüntüye adım atıyoruz. Etrafı başka binalarla çevrilerek dışarıdan ayrılmış bu mekana girdiğimizde önümüzde müthiş bir manzara açılıyor. Ortadaki büyük havuzun ortasında altın kaplamalı bir bina duruyor. İlk anda Kabeyi andıran bir mimarisi var. Sikhism’in İslam’dan esinlendiğini hatırlarsak bu şasırtıcı değil.
Aksam saat 21:30’da kutsal kitap (Guru Granth Sahib) ilahiler eşliğinde bir kac kat beze törenle sarılarak, çiçeklerle süslü bir tahterevana konuyor ve tapınağı karaya bağlayan köprüden geçirilerek uyuyacağı odaya götürülüyor. Evet doğru!! Uyuyacağı yere!!! 10. yani son Guru, ölümünden sonra Sikhler’in ruhsal rehberinin, bu kitap olduğunu söylüyor ve bu kitap bir insan Guru statüsüne geliyor. Sikhler kutsal kitaba bir insan Guruya gösterecekleri saygıyı gösteriyorlar. O nedenle kutsal kitap her akşam odasına götürülüyor ve her sabah saat 04:00’de sabah ayini için geri getiriliyor. Bu taşıma töreni sırasında Sikhler kitabın taşındığı tahterevana dokunmak için yarışıyorlar.
Tapınağın içinde fotoğraf çekmek yasak, o nedenle bu töreni resimleyemiyoruz. Kitap 50 x 65 cm gibi bir boyutta. Kutsal kitap hiç durmadan 24 saat boyunca mikrofonlardan okunuyor. Böylece yaşam devam ettiriliyor. Okunuşunda da Islami bir etki var.
Ertesi gün tapınağa tekrar gidiyor ve gündüz gözü ile tekrar geziyoruz. Aydınlıkta manzara başka güzel. Bembeyaz binalarla çevrili bir havuz ve ortasında altın bir tapınak!!
İnsanlar sesizlik içinde havuzun etrafında dolanıyor ve dua ediyorlar. Çocuklar bile saygılı! Gönüllüler ellerindeki aletlerle havuzu temizliyorlar. Baskın renk turuncu. Bu Sikhizm’in rengi. Aynı renkteki bayrakları da tapınağın bayrak direğinde dalgalanıyor.
Sikhism hakkinda öğrenmek istediğim şeyler var. Okuyarak öğrenmektense konuşarak öğrenmeyi yeğleğim için arkadaşımın yanına oturduğu yaşlı Sikh’e doğru yöneliyorum. Bu nur yüzlü amcadan dinleri ile ilgili merak ettiklerimi öğreniyorum.
Sikh’leri diger topluluklardan ayird eden 5 sembol var. Bunlara “5 K” deniyor;
1. Kesh (Kesilmeyen saç/tüy)
Saçın kesilmemesi Tanrı’nın verdiğini olduğu gibi kabul etmeyi, basit bir yaşamı ve gururu terk etmeyi sembolize ediyor. Bir Sikh vücudunun hiç bir yerinden tüy kesmiyor. Kadınlar dahil! Kaşları düzeltmek bile yasak.
Bu ayrıca bir Sikh’in en görünen ve ayırd edici sembolüdür. Yaşam boyunca kesilmemiş saçın üzerine giyilen türban gözden kaçmaz.
2. Kara (Çelik bilezik)
Erkek ve kadın tüm Sikhlerin kolunda basit bir çelik bilezik var. Hindular da bu bileziği takabiliyorlar. Çelik bilezik Tanrının sonsuzluğunu da simgeliyor. Baslangıcı ve sonu olmayan…!!
En önemlisi ise kendilerine Gurularının onaylamayacağı bir şeyi yapmamalarını hatırlatması. Parlayan çelik gözlerini alarak onlara her zaman “iyi” olmalarını hatırlatıyor.
Özellikle altın veya gümüşten yapılmıyor çünkü bir ziynet eşyası değil.
3. Kanga (Tahta tarak)
Tarak kesilmemiş saçları temiz ve düzgün tuttuğu için temiz zihin ve bedeni sembolize ediyor. Günde iki defa saçlarını bu tarakla taramak zorundalar.
Tarama işlemi aynı zamanda Tanrının yarattığı vücuda iyi bakmayı da sembolize ediyor. Vücud aydınlanmanın aracı olduğuna göre ona iyi bakmak gerekir.
4. Kacha (Don)
Yaşlı amcamiz Sikhlerin bir iffet göstergesi olarak dizlere kadar don giydiklerini, böylece başkalarının yanında çıplak kaldıklarında edep yerlerinin görünmediğini söylüyor.
5. Kırpan (Kılıç)
Kılıç veya kama!! Belirli bir şekil veya boyut yok bu sembolde.
Kılıç;
-ruhsallığı
-asker azizleri
-iyinin ve zayıfın savunulmasını
-adaletsizliğe karşı mücadeleyi sembolize edebiliyor.
En hoşuma giden kuralları tek eşlilik ve tütün türevlerinden uzak durmaları. Öyleki tütün ve alkol üreten yerlerde dahi çalışmıyorlar.
Sikh topluluğunda kadın ve erkek eşit. Kadınlar da toplu ibadetleri yönetebiliyorlar.
Çocuklarını, dinlerinin gereklerini anlayacak yaşa gelene kadar vaftiz etmiyorlar. Bu vaftiz törenine Amrit deniyor. Bu törenden sonra Sikhler yeni isimler alıyorlar ve 5 sembolü giyiniyorlar. Her Sikh’in soyadında aslan anlamına gelen bir “Singh” eki var. Herkes akraba yani!!
Sikhler Tanrıya, her gün başkalarına hizmet ederek hizmet ettiklerine inanıyorlar. Hayatlarını hizmet etmeye adayarak kişisel ego ve gururlarından kurtuluyorlar.
Bu hizmetin en belirgin göstergesi ise Sikh tapıaklarıda ki aş evleri (langar). Bu aş evlerinde gönüllü Sikhler yemek yapıyor, bulaşık yıkıyor ve inancı ne olursa olsun her dinden insanı doyuruyorlar. Öyle ki aş evlerinde sadece vejeteryan yemek yapılıyor ki her dinden insan yiyebilsin. Dinsel sorgulama yok, hoşgöru var!!
Kaçındıklari 5 kötülük var;
-şehvet
-aç gözlülük ve hırs
-dünyevi şeylere bağlılık
-öfke
-gurur
Amritsar şehir turumuzu yaparken bir gelin alayına arastlıyoruz. Dilencinin yaptığı danstaki uyumlu hareketleri ve hayata bağlılığı beni büyülüyor. Yol arkadaşımın tüm itirazlarına rağmen alaya ben de katılıp yol ortasında onlarla dans etmeye başlıyorum. Böylece klasik bir Hint düğünü de yaşamış oluyoruz.
Sonraki durağımız bir Hindu tapınağı, ama bu tapınak Altın tapınakla karşılaştıralamaz. Çok dağınık!! Yine ayakkabı çıkacak. Neyseki çorap kalabiliyor. Ben giriyorum ama yol arkadaşım dışarıda kalıyor. İki inanç arasındaki tapınak temizliği ve bakımı farkı çok büyük!!!
Bir sehir ziyaretim ufkumu bambaska bir insan ve inanc topluluguna acti!!Öğrenme kitabının sonsuz sayfalarından birini daha okumuş oldum.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home