Sunday, October 15, 2006

PEMBE ŞEHİRDEN MAVİ ŞEHİRE

Sabahın 06:30’unde vardığımız Jaipur’daki meraklı kalabalıktan bizi şöförümüz kurtarıyor. Çocuk erken varmış olmamıza rağmen orada bizi beklemiş.
Daha çok erken olduğu için rehber kitabımızda adı geçen lüks bir otele gidip kahvaltı etmeye karar verdik. Neden otelin lüks olduğunu özellikle belirttiğimi de şöyle açıklayayım; akşam üzeri treni beklerken ben bir restoranda yemek yemeyi istedim ama titiz yol arkadaşım “ben oralarda yemem!” deyince yine bu otele gitmeye karar verdik. Tam arkadaşıma “şimdi şöför de çok zengin olduğumuzu düşünecek” derken şöför arkaya döndü ve “bayan siz çok mu zenginsiniz?” diye soruverdi. Onlara göre çok pahalı olan bir yerde yemek yediğimize göre çok zengin olmalıydık. Halbu ki fiyatlar çok uygundu ve yemekler de çok güzeldi. Ne kadar utandığımı tahmin edin. O genç insanın hayal edemeyeceği bir yerde yemek yeme lüksüne sahiptik.
18. yüzyılda kurulan Jaipur, Hindistan’ın planlı inşaa edilen ilk şehiri. 1876’da dönemim hükümdarı tarafından Galler Prensine hoşgeldin sürprizi olarak bütün şehir sonbahar pembesine boyandığı için aynı zamanda Pembe Şehir olarak biliniyor. Pembe Jaipur kültüründe konukseverliği ifade ediyor.
Jaipur’da çok gezemedik çünkü yol arkaşım Hintlilerin müze girişi için çok para aldıklarını söyleyip protesto etti. Sanki Topkapı sarayına giriş çok ucuzmuş gibi… Eh müze yoksa ne var bir kadın için?! Alışveriş kültürü tabii ki! Satıcılar size ders vermeye çoktan gönüllüler!
Hemen hepimiz (yani hatun kişi olanlar) Paşmina'nın Hint şalı olduğunu sanırız. Aslında yanlış bir bilgiymiş bu. Üstelik bize paşmina diye yedirilen şallar Çin malıymış ve Hindistan'da 2 pounda filan satılıyor. Paşmina, dağların yüksek kesiminde yaşayan keçilerin yumuşak tüylerinden yapılan ipliğe denirmiş. Bazıları daha ileri gidip o keçinin çene kısmındaki tüylerden yapıldığını söylüyorlar. Düşünsenize kaç şal çıkabilir çene tüyünden!! Yani şal değil bir iplik türü paşmina. Neyse bu değerli bilgiyi aldıktan sonra şal denilen giysinin Hintliler için sadece bir aksesuar olmadığını, her sınıftan hem kadın hem de erkek için vazgeçilmez, çok amaçlı bir giysi olduğunu keşfetmiş bulunuyorum. Şimdi bakalım şal nasıl kullanılabilirmiş:

1. Başınızı örtmek için örtü
2. Omuzlarınızı ısıtmak için şal
3. Yüzünüzün terini silmek için havlu
4. Elinizi kurulamak için havlu
5. Yere yatar iken çarşaf
6. Üstünüze yorgan
7. Yere otururken kilim
8. Burnunuza mendil
9. Çocuğunuza battaniye
10.Omuzunuza aksesuar
11. Bir şey taşımak için bohça

Yeter mi? Hiç bu kadar fonksiyonel bir giysi görmemiştim. Ha! Bu arada başına eşarp takmış bir erkek görürseniz de şaşırmayın çünkü o başına eşarp takınca kadın olduğunu sanmak gibi bir komplekse sahip değildir.
Jaipur’dan trenle Delhi’ye dönüyoruz. Pembe şehri dilediğimce dolaşamamış olmanın hüznünü yaşıyorum.
Bir günlük bir dinlenmeden sonra ertesi akşam yine trendeyiz. Bu defa hedefimiz Mavi Şehir olarak da bilinen Jodhpur. Yalnız haklarını verelim; İngilizler bütün ülkeye çok güzel bir demiryolu ağı kurmuşlar. Önemli bir sorun yoksa trenler bırakın dakikayı, saniyesinde hareket ediyor ve halk taşıtlarını gerçekten saygı ile kullanıyor! Trenleri oldukça iyi durumda. En hızlı ve en modern ulaşım aracı diyebilirim. Komik ve unutulmaz anlar yaşadığımız yerlerdi trenler.
Johpur yolculuğumuz gece boyunca süreceği için yataklı vagondayız. En komik halimizi bu yolculuktaki yataklı vagonda yaşadık. Hintliler de bizim halimizle çok eğlendiler! Hem eğlendik, hem eğlendirdik. Yataklı vagonu mutlaka denemelisiniz! Aksam yatmadan önce pijamasını ve terliklerini giyen insanları görmelisiniz. Sabah sabah burnunuzun dibinde hiç tanımadığınız bir adamın gözlerini ovuşturarak uyanması, hiç tanımadığınız insanlarla aynı odayı paylaşmış olmanız öyle garip bir durum ki.... ama onlar rahatlıkla kalkıp üstlerini değişip, dişlerini fırçalıyorlar. Abarttığımı düşünmeyin sakın çünkü yaklaşık 50 metrekarelik vagonda 80 kişiydik! Hiç tanımadığınız insanlarla bir odayı paylaşacağınız söylense ne derdiniz?? Aileniz veya esiniz izin verir miydi?? Burada öyle bir seçenek yok işte!! Bu tür vagonlar hiç bizlere göre değil. Bizde kesinlikle tecavüz vakaları üst sınıra dayanırdı. Öyle kadınlar yabancı erkeklerin yanında devrilip yatacaklar ha!! Sümme haşa! O kadınlara aradıklarını vermek lazım gelir, değil mi? Haaa, demiryolları iyi hasılat yapar mıydı?! Evet yapardı!
Düşünsenize Türkiye’de doğru dürüst trene binmemiş olan bizler hayatımızdaki ilk yataklı vagon deneyimimizi Hindistan’ın ikinci sınıf vagonunda yaşıyoruz. 6 metrekarelik bir alanda 8 yatak. Yer zor bulduğumuzdan bir yatak en üstte, biri en altta, yani arada başkası var. Arkadaşım tutturdu “ben ara katlarda yatmam, boğulurum!!!” diye. Zaten bizim şaşkın bakışlarımızdan diğer yolcular durumumuzu anladılar ve bir aile babası hemen kızının en üst kattaki yatağını bize verdi. Böylece ikimiz de üst katta yattık, daha dogrusu ben yattım çünkü arkadaşım çantasına sarılıp oturarak geçirdi geceyi. Allahtan dönüşümüz 1. sınıf yataklı vagondaydı da etrafımıza bir perde çekip meraklı gözlerden kurtulduk.
Jodhpur, binici pantolonlarına adını vermiş ve oldukça ilerlemiş temiz bir şehir. Sivrisinekleri püskürtmek için çivit maviye boyanan evler ilginç bir görüntü yaratıyor. Eskiden şehrin tamamı mavi imiş, ancak artık bir kısmı mavi. Daracık sokalarda yine hayvanlar ve insanlar iç içe yaşıyorlar. Şöförümüz beni bir akrabasının evine götürüyor çatısından şehri iyi göreyim diye. Evin bir katında 3 erkek, 3 kasnakta etek işliyorlar. Karanlık odada emek verilen bu işlemeler kimbilir kaç kuruşa gidecek. Müslüman olduklarını öğrendiğim bu kişiler evlerine girmeme aldırmadıkları gibi bana çay ikram etmek istiyorlar ama temizlik müfettişi ağıznı burnunu kapamış aşağıda beni bekliyor. Açıkçası bende de orada çay içecek mide yok!
Şehre tepeden bakan Jodhpur sarayı Mehrangarh müthiş bir yer! Aklımızı alıyor! Sarayın sahibi Maha Raja hala sağ ve müzeye çevirdiği bu saraydan geçiniyor. Çok modern bir sesli gezme sistemi kurmuş. Sergilenen eşyalar da çok iyi korunmuş. Bu sarayda beni üzen bir şey var; saray kapısı duvarındaki el izleri…. Bu el izleri ölen MahaRaja’ların eşlerine ait. Kocaları ölünce bu kadınlar da onlarla beraber yakılmak üzere saraydan son kez çıkarken gelenek olarak el izlerini bu duvara bırakmışlar. Korkunç bir his olmalı! Düşünsenize ömürünüz kocanızın sizden önce ölmesi korkusu ile geçecek!
Saraydan Jaswant Thada adındaki bir çeşit anıt mezarlığa gidiyoruz. Burada 4 Maharaja gömülü. Mermer işlemeleri görmeye değer. Binanın içinde babamın ikizine rastlıyorum. Eski bir Maha Raja fotoğrafı ikizi olacak kadar babama benziyor. Demek gerçekten insanlar çift yaratılıyor. Binanın etrafını çevreleyen hendekteki suyun azlığı 5 yıldır yağmayan yağmurları hatırlatıyor.Kuraklıktan dolayı daha da fakirleşen bölgede yaşlı kadınlar el işi yapıp satarak geçinmeye çalışıyorlar. Tekstil ürünlerinin ne kadar ucuz olduğunu söylememe gerek yok ama tavsiyem aldığınız her tür Hint ürününü iyice yıkayıp kullanmanızdır.
Jodhpur’da valizler için bir kaç saatte örtü dikmek gibi ilginç bir meslek oluşmuş ama ben yaptırmak için geç kalmıştım. Ayrıca bu büyüleyici şehrin renkli çarşısını gönlümce gezmek için tekrar gitmek isterim.
Bu arada Hindistan'ın kuzey bölgesindeki pek çok evde fotoğrafımın olduğunu da belirteyim. İlle de fotoğraf çektirecekler! Rehberle haber gönderiyorlar “hanımlar bizimle fotoğraf çekilirler mi?” diye. Hanım olduğumuzdan değil; değişik olduğumuzdan! Aynı yolculuğu kendi ülkemizde yapsak kim bilir başımıza neler gelirdi! Hiç kimse alınmasın lütfen burada gerçekleri konuşuyoruz! Bize uzaydan gelmiş gibi bakmanın dışında hiç bir rahatsızlık vermediler. Yani kimse kendini dünyanın en dayanılmaz erkeği ve kendisini aramaya gelmişiz havalarına girmedi! Yalnız aklınızda olsun, her ne kadar Hintliler sari giyerken bellerini ve kollarını açıkta bırakıyorlarsa da bacak göstermek çok çok ayıp! O nedenle sıcağa bakıp da şort giymezseniz iyi olur.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home